ÜLKEMİZDE ENDÜSTRİYEL ARITMA SİSTEMİNE KISA BİR BAKIŞ
Atık; üretim, tüketim ve diğer insan faaliyetleri sonucunda oluşan ve artık ihtiyaç duyulmayan ve uzaklaştırılmak istenen her türlü maddedir. Atıklar, tüm dünyada kabul gören Atık Yönetimi Hiyerarşisine göre yönetilirler. Bu hiyerarşiye göre atık ile ilgili tercih edilmesi gereken yöntemler sırasıyla; önleme, yeniden kullanım, maddesel geri dönüşüm, enerji elde edilmesi amacıyla geri kazanım ve bertaraftır. Dünya nüfusumuz hızla artmakta ve bu nüfusu besleme, giydirme ve barındırma ihtiyacına yönelik olarak teknolojik gelişmeler ve sanayi üretimi de artmaktadır. Ancak önemli olan sorumlu endüstri yaklaşımını benimseyerek, üretimimizi artırırken en az doğal kaynak kullanmak ve oluşturduğumuz atıkları uygun bir biçimde arıtmaktır.
Endüstriyel kuruluşlar bünyesinde verimli bir atık yönetimi için; atığın tanımlanması, kaynağında ayrı toplanması, geçici depolama sahasının kurulması, atık sorumlusunun belirlenmesi, atıkların lisanslı firmalara bertaraf/geri kazanıma gönderilmesi, kayıt tutulması, personelin eğitilmesi, Atık Yönetim Planı Onayı ve Geçici Depolama İzni alınması gerekir. Bir sanayi kuruluşunun ofis ve üretim alanlarından üretimin türüne göre ayrı ayrı atıklar oluşur. Ofislerde ağırlıklı olarak Ambalaj Atığı (kağıt, plastik, metal, cam) ve tehlikeli atık (kartuş, floresan, elektronik atık ve atık piller) oluşmaktayken, üretimden tehlikeli atıklar (atık motor yağı, atık akümülatör, ömrünü tamamlamış lastik, kontamine bezler, yağlı eldiven, üstübü, metal çapaklar, kontamine ambalajlar, basınçlı kaplar, laboratuvar atıkları), tehlikesiz atıklar, ambalaj atıkları, atıksu ve atık gaz oluşur.
Endüstriyel atıklar çevreye gelişigüzel salındığında çok ciddi olumsuz sonuçlar doğurur ve, uygun arıtma yönetimlerinin seçilmesi çok önemlidir. Katı atık artıma ve bertaraf yöntemleri; maddesel geri kazanım, biyolojik yöntemler (biyostabilizasyon, biyokurutma, kompostlaştırma, biyometinizasyon), termal yöntemler (yakma, gazifikasyon) ve düzenli depolama olarak tanımlanabilir. Atıksular da biyolojik artıma, ileri biyolojik arıtma ve kimyasal arıtma olarak sınıflandırılabilir. Gaz atıklar ise scrubber gaz yıkama sistemleri, toz halindeki atıklar için jet pulse filtre, torbalı filtreler, elektrostatik filtreler, kimyasal ya da biyolojik koku giderimi için biyofiltreler, fotoiyonizasyon gibi yöntemlerle arıtılırlar. Uygun yöntemin seçiminde; atığın kompozisyonu, nem içeriği, yoğunluğu, karbon/azot oranı, kalorifik değeri, iklim ve coğrafik koşullar göz önüne alınmalıdır.
Gelişmiş ve refahı yüksek ülkelerde/bölgelerde atık üretimi fazlayken, az gelişmiş ülke/bölgelerde atık üretimi düşer. Dünyada yılda 1,67 milyar ton endüstriyel atık oluşurken, ABD yıllık endüstriyel atık miktarı 300 milyon ton olup, %85’i geri dönüştürülür. AB’de ise 2018 yılında üretim faaliyetlerinden 180 milyon ton atık üretilmiştir. Son yıllarda özellikle Döngüsel Ekonomi stratejilerinin belirlenmesiyle bertarafa giden atık miktarı %9 azalmıştır.
TÜİK tarafından yayınlanan son rapora göre 2020 yılında Ülkemizde imalat sanayi işyerleri, maden işletmeleri, termik santraller, organize sanayi bölgeleri (OSB), sağlık kuruluşları ve hane halklarında 104,8 milyon ton atık oluşmuş, toplam atık 2018'e göre %10,5 artmıştır. 2020 yılında imalat sanayide 4,6 milyon tonu tehlikeli olmak üzere toplam 23,9 milyon ton atık oluşmuştur. Toplam atığın %56,3'ü satılmış veya lisanslı atık işleme tesislerine gönderilmiş, %24,2'si düzenli depolama tesislerine gönderilmiştir, %7,1'i işyeri sahasında depolanmış, %7'si tesis bünyesinde geri kazanılmıştır, %3,2'si belediye veya OSB yönetimleri tarafından toplanmış, %1,7'si beraber yakma (ko-insinerasyon) veya yakma tesislerine gönderilmiştir, %0,4'ü dolgu malzemesi olarak kullanılmış, %0,1'i ise diğer yöntemlerle bertaraf edilmiştir. OSB’lerde ise 117 bin tonu tehlikeli olmak üzere 279 bin ton atık oluşmuştur. Oluşan atığın 6 bin tonu OSB bünyesinde geri kazanılmış veya geçici depolanmış, 208 bin tonu OSB dışında geri kazanılmış, 66 bin tonu ise OSB bünyesinde veya OSB dışında bertaraf edilmiştir.
Doğal kaynakların hızla tükendiği, küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliklerinin hayatımızın bir gerçeği olduğu bir dünyada "sorunlu" üretim alışkanlıklarımızı değiştirmemiz gerekiyor. Bu çerçevede dünya artık döngüsel ekonomi yaklaşımını tercih ediyor. Bu yaklaşıma göre 2035 yılı itibariyle evsel atıkların %65’inin geri dönüştürülmesi ve en fazla %10’unun depolanması, 2035 yılı itibariyle Ambalaj atıklarının %70’inin geri dönüştürülmesi, 2030 yılı itibariyle; 167 TWh enerji tasarrufu, 46 milyon ton CO2 salım azaltımı, 727 milyon m3/yıl su tasarrufu gibi hedefler getirildi. Bunun dışında bir de Yeşil Mutabakat gerçeği var ki uluslararası ticarette yepyeni uygulamalara neden olacak. Yani ülkemiz sanayicisinin üretiminden kaynaklı atıklarını en uygun biçimde yönetmesi, karbon ve su ayak izini azaltması-mümkünse sıfırlaması- ürünlerini piyasaya sunabilmesi için olmazsa olmaz gereklilikler olacak. Bu konuda ülkemizde Sıfır Atık uygulamalarıyla başlayan ve özellikle iklim değişikliğini gündemine oturtan projelerin arttığı bir döneme girmiş bulunuyoruz. Geri dönüşüm ve atık yönetimine yönelik yeni yatırım planlarının gündemde olduğu Türkiye’de, 2007-2023 projeksiyonu kapsamında katı atıklar için yaklaşık 9,5 milyar Euro tutarında yatırım öngörülüyor. Söz konusu yatırımın yüzde 52’sinin merkezi ve yerel yönetimler, yüzde 16’sının özel sektör, geri kalanının ise AB ve diğer hibe fonlarıyla gerçekleştirilmesi planlanıyor.