2023 İLE ULUSLARARASI TİCARETTE YENİ DÖNEM KURALLAR KARBON EMİSYONLARI ÜZERİNDEN YENİDEN YAZILIYOR

AB hem kaynak yetersizliği hem de sera gazlarına bağlı dünya yüzeyindeki sıcaklık artışı nedeniyle iklim değişikliği ile mücadelede uluslararası çabaların ön saflarında yer alıyor. AB Yeşil Mutabakatı, AB'nin 2030 yılına kadar 1990 seviyelerine kıyasla karbon emisyonlarını %55 oranında azaltma ve 2050 yılına kadar iklim nötr bir kıta olma şeklindeki iddialı hedefini gerçekleştirme yolunda açık bir yol gösteriyor. Bu çerçevede AB; emisyonlarını %55 oranında azaltma hedefine uygun hale getirmek için “Fit for 55” teklif taslağını yayımladı. “Fit for 55” kapsamındaki uygulamalardan biri olan Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması (Carbon Border Adjustment Mechanism)’na yönelik 15 Mart 2022 tarihli “Regulation of the European Parliament and of the Council Establishing a Carbon Border Adjustment Mechanism” yazısı ile mutabakata varıldı.


Sınırda Karbon Düzenlenmesi Mekanizması (SKDM)’nin asıl amacı “karbon kaçağı” riskini azaltmaktır. Mekanizmayı anlamak için önce “karbon kaçağı”nın ne anlama geldiğini anlamamız gerekiyor. AB iklim değişikliğini önlemek adına bir dizi hedefler koyadursun, AB dışında daha az katı çevre ve iklim politikaları olan ülkeler de var. İklim kaçağı basit anlamıyla firmaların üretimlerini daha az çevresel politikaları olan ülkelere kaydırıp, mallarını AB’ye ihraç etmeleri durumunda doğaya saldıkları karbonu ifade ediyor. AB’nin SKDM ile hedefi yerli ürünler ve ithalat arasındaki karbon fiyatını eşitlemek ve üretimin daha az iddialı politikalara sahip ülkelere kaydırılmasıyla AB'nin iklim hedeflerinin baltalanmasını engellemek olarak özetlenebilir. AB ithalatçıları, ürünler AB'nin karbon fiyatlandırma kuralları kapsamında üretilmiş olsaydı ödenecek olan karbon fiyatına karşılık gelen karbon sertifikaları satın alacak. Eğer AB üyesi olmayan bir üretici, ithal edilen malların üretiminde kullanılan karbon için üçüncü bir ülkede zaten bir bedel ödediğini gösterebilirse, ilgili maliyet toplamdan düşülebilecek. Bu sayede AB üyesi olmayan ülkelerdeki üreticiler üretim süreçlerini daha çevreci hale getirilmeye teşvik edilerek karbon kaçağı riskinin azaltılmasına yardımcı olunacak. 


SKDM kademeli olarak ilk etapta karbon kaçağı en fazla sektörler olan çimento, gübre, demir-çelik, alüminyum ve elektrik sektörleri için uygulanacak olup ilerleyen yıllarda diğer sektörleri de kapsayacak. Nitekim Avrupa Parlamentosu karbon kaçağı ve üretimin AB dışına kayması riskine karşı SKDM’nin uygulamaya konulması ve 2030 yılına kadar AB Emisyon Ticaret Sistemi (ETS)’de sanayicilere sağlanan ücretsiz tahsisatların sona erdirilmesi, bu tarihe kadar tüm sektörlerde ETS’nin uygulamaya konulması, SKDM’ye ilk 5 sektöre ek olarak organik kimyasallar, plastikler, hidrojen ve amonyakların da dahil edilmesi, dolaylı emisyonların da kapsama eklenmesi, AB’nin SKDM ile toplanan bütçe ile az gelişmiş ülkeleri desteklemesi, merkezi bir SKDM otoritesinin kurulması konularında da fikir birliğine vardılar. İlk etapta ilk 5 sektör dahilindeki ürünler için 2023 yılından itibaren, sorunsuz bir şekilde piyasaya sunulması ve üçüncü ülkelerle diyaloğu kolaylaştırmak amacıyla bir raporlama sistemi uygulanacak ve ithalatçılar 2026'da bir mali düzenleme ödemeye başlayacak ve elde edilen gelirler AB bütçesine aktarılacak.


Karbon Kaçağının Emisyon Ticaret Sistemi (ETS)’deki Yeri


AB'nin Emisyon Ticaret Sistemi (ETS), dünyanın ilk uluslararası emisyon ticaret planı ve AB'nin iklim değişikliğiyle mücadelede en önemli politikası olarak karşımıza çıkıyor. ETS ile belirli sektörlerdeki endüstriyel tesislerden salınabilecek sera gazı emisyonlarının miktarına bir üst sınır koyulmakla birlikte, tahsisatların ETS ticaret piyasasından satın alınması gerekiyor. Ancak karbon kaçağını önlemek için de belirli sayıda ücretsiz tahsisat dağıtılıyor. Bu sistem, kaçak riskini azaltmada etkili oluyor, ancak yurt içi ve yurt dışında daha çevreci üretime yatırım yapma teşvikini de azaltıyor. SKDM’nin zamanla buna bir alternatif haline geleceği düşünülüyor. Bununla birlikte, AB Komisyonu ETS'nin AB iklim hedeflerini gerçekleştirmek için maksimum fayda sağlaması amacıyla ETS’ye yönelik yeni bir çalışma hazırlamış ve tüm sektörler için ücretsiz tahsisatların sayısını zamanla azaltacağını belirtmiştir. Ayrıca, SKDM sektörleri için ücretsiz tahsisatların, 2026'dan itibaren aşamalı olarak kaldırılacağı da belirtilmiştir. SKDM daha sonra ETS'yi tamamlamak için, AB'ye ithal edilen ürünlerdeki yerleşik emisyonları kapsayacak bir sertifika sistemine dayalı olacak. Ancak SKDM, özellikle bir 'sınır ticaret' sistemi olmadığı için, bazı sınırlı alanlarda ETS'den ayrılıyor. SKDM sertifikaları ETS fiyatını yansıtacak, AB ve AB dışı işletmeler arasında eşit şartlar sağlamak için 2026'da SKDM rejimi tam olarak faaliyete geçtiğinde, özellikle mevcut ücretsiz tahsisatların azaltılması söz konusu olduğunda, sistem revize edilmiş ETS'yi yansıtacak şekilde ayarlanacak.

SKDM pratikte nasıl çalışacak?

SKDM sertifikaların ithalatçılar tarafından satın alınmasına dayalı olması bakımından ETS’ye benziyor. Sertifikaların fiyatı, salınan CO2'nin €/ton cinsinden ifade edilen AB ETS tahsisatlarının haftalık ortalama açık artırma fiyatına bağlı olarak hesaplanacak. SKDM kapsamında ithalatçılar veya temsilcileri, AB gümrüklerine ithal ettikleri ürünleri bildirmekle yükümlü olacak. Bu bildirim Ulusal Otorite tarafından beyan vermeye yetkilendirilmiş “Yetkili Beyan Sahibi” tarafından gerçekleştirilebilecek. Bu yetki sayesinde Yetkili Beyan Sahipleri, her yılın 31 Mayıs gününe kadar Ulusal Otorite’ye; Bir önceki takvim yılında ithal edilen ürünlerde bulunan sera gazı emisyonlarının miktarını ve bu emisyonları karşılayacak önceden satın aldıkları SKDM sertifikası sayısını (Her bir sertifika 1 ton karbon emisyonuna denk gelmektedir) beyan edecek. Yetkili Beyan Sahibi olmak için de AB Komisyonu tarafından kurulan Ulusal Otoriteye başvurulacak olup, SKDM sertifikaları da bu merciden satın alınacak. Yetkili Beyan Sahiplerinin her takvim yılı çeyreğinde, o döneme kadar satın almakla yükümlü oldukları sertifikalarının en az %80’ini satın almış olmaları gerekiyor. İthalatçılar satın alması gerekenden daha fazla sertifika alırlarsa Yetkili Beyan Sahipleri yıllık sertifika teslimlerini tamamladıktan sonra, fazla sertifikaların 1/3’üne kadar geri ödeme talep edilebilecek. ETS’nin aksine, SKDM Sertifikası sahipleri satın almış oldukları bu sertifikaları birbirleri arasında alıp satamayacak (bir piyasa kurulmayacak). İthalatçı tarafından fazla satın alınan ve Ulusal Otoriteye geri iade edilmeyen SKDM Sertifikaları, bir sonraki takvim yılı içerisinde kullanılmak üzere bankaya yatırılabilecek. Ancak bir sonraki yıl da kullanılmayan sertifikalar iptal veya iade edilecek. Komisyon bu sayede, ithalatçıların SKDM Sertifikalarını daha düşük fiyat üzerinden alıp saklamalarını önlemeyi hedefliyor. Teklif kapsamında verilen ücretsiz tahsisat hakları, 2026 sonuna kadar sürecek olan geçiş dönemi boyunca sabit kalacak ve 2026 yılından itibaren %10 oranında azaltılacak. SKDM, AB ETS kapsamında ithalatçıların yerel üreticilerle aynı karbon fiyatını ödemesini sağlayarak, AB'de üretilen ürünler ile başka yerlerden yapılan ithalatlar için eşit uygulama sağlayacak ve karbon sızıntısını önleyecek. Halihazırda Emisyon Ticaret Sistemi’nde bulunan ülkeler ya da Birlik ile başka emisyon anlaşmaları bulunan ülkeler, karbon emisyonu düşürülmesinde anlamlı sonuçlar elde etmeleri şartıyla uygulamadan muaf tutulabilecek.


Geçiş Süreci Nasıl Olacak?


Yönetmeliğin, 1 Ocak 2023’te yürürlüğe girmesi ve 31 Aralık 2025'e kadar da bir geçiş dönemi yoluyla aşamalı olarak uygulanması hedefleniyordu. Ancak 13 Aralık 2022'de geçiş sürecinin 1 Ekim 2023'ten itibaren başlaması kararlaştırıldı. 1 Ekim 2023'te başlayıp 2025'in sonunda sona erecek olan geçiş sürecinde, nihai sistemin devreye alınmasına kadar zaman tanımak amacıyla, mali bir bedel ödemeden yalnızca ürünlerine ait gömülü emisyonları ve ürünün menşeini Ulusal Otorite’ye bildirmek zorunda kalacak (Zorluk yaşayan ülkelere geçiş süreçlerinde en geç 2030’a kadar olmak kaydıyla kolaylıklar sağlanabilecek). Geçiş sürecinde dolaylı emisyonlar da bildirilecek. Kesin sistem 2026'da tam olarak faaliyete geçtiğinde, AB ithalatçıları yıllık olarak mal miktarını ve bir önceki yıl AB'ye ithal ettikleri toplam mallardaki gömülü emisyon miktarını beyan etmek ve karşılık gelen miktarda SKDM sertifikası teslim etmek zorunda kalacaklar. SKDM, kapsama dahil edilen ilk 5 sektöre ait ürünlerin üretim sürecinde yayılan doğrudan sera gazı emisyonları için geçerli olacak. Geçiş döneminin sonunda Komisyon, SKDM'nin nasıl çalıştığını ve kapsamını tüm değer zinciri dahil olmak üzere daha fazla ürün ve hizmete genişletip genişletmeyeceğini ve 'dolaylı' olarak adlandırılan emisyonları (örn. malı üretmek için kullanılan elektrik) kapsayıp kapsamayacağına karar verecek. 


SKDM Nasıl Hesaplanacak?


SKDM’nin hesaplanmasına dair yapılan öngörüler, sera gazı emisyonunun ton başına 30€ ya da 50€ ile fiyatlandırılacağını gösteriyor. Vergi yükümlülüğü sera gazı emisyonunun (karbon cinsinden) fiyatı (30€ ya da 50€) ve ihraç edilen ürünün tonajının çarpılmasıyla bulunacak. (İlk etapta direk emisyonlar hesaplanacak, daha sonra dolaylı emisyonlar da dahil edilebilecek). Bu hesaplamalara göre AB’ye piyasalardan 750 milyar Euro’ya kadar finansman sağlanabileceği düşünülüyor. Belirtilen süre içerisinde SKDM sertifikasını eksik teslim eden ithalatçılar için, her bir eksik sertifika başına 100€ para cezası uygulanması bekleniyor (ETS piyasasında 1 ton karbon fiyatı 50 € civarında). Uzmanlar söz konusu cezanın AB içerisindeki üreticilere uygulanan ceza ile eşdeğer olduğu, Dünya Ticaret Örgütü tarafından benimsenen eşitlik prensiplerine de uygun olması bakımından yerinde bir uygulama olduğu yönünde hemfikir. SKDM uygulamasında muaf tutulan ülkeler de var. Bunlar; İzlanda, Liechtenstein, Norveç ve İsviçre’yi içine alan EFTA ülke menşeli ürünler ve Büsingen, Heligoland, Livigno ve Ceuta ya da Melilla olarak adlandırılan bölge menşeli ürünler. Ancak, AB ile Gümrük Birliği Anlaşmamız olmasına rağmen Türkiye uygulamadan muaf tutulmuş değil.

SKDM ve Ticarete Etkisi

SKDM uygulaması ile ihracata dayalı çelik, kimyasallar ve çimento gibi emisyon-yoğun sektörlerin en çok etkilenmesi bekleniyor. En büyük alüminyum üreticileri olan Çin, Kanada, Hindistan ve Rusya arasında Rusya ve Kanada elektrik üretiminde hidroelektrik santralların önemli payı sonucu alüminyum üretimini daha düşük karbon salımı ile gerçekleştirdikleri için rekabet avantajına sahipler. Nitekim Çin, Hindistan ve Avustralya alüminyum üretiminde en yüksek emisyon yoğunluğuna sahip olmaları sebebiyle dezavantajlı durumda olacaklar. En büyük çelik ihracatçıları Çin, Japonya ve Rusya üretilen her bir ton çelik başına salınan en yüksek emisyona sahipler. Buna karşın, en çok çelik ihracatı yapan ülkeler arasında bulunan Güney Kore, günümüzde çelik üretimini en düşük karbon yoğunluğuyla gerçekleştiren ülke. Çimento ihracatında yüksek emisyonlu üretim yapan ülkeler ise Çin ve Meksika. Fransa, İsviçre, Almanya ve İtalya düşük emisyonla çimento üretimi yaparak öne çıkacaklar. 

SKDM ve Türkiye’ye Etkisi

Türkiye, AB tarafından yayınlanan bu yeni düzenlemelere uyumun sağlanması için gerekli çalışmaların yapılacağını Resmi Gazete’de yayınlanan 2021/15 sayılı Cumhurbaşkanı Genelgesi ile duyurdu. SKDM uygulaması ülkemiz için de kritik önem arz ediyor. 2020’de AB’ye en fazla ihracat yapan ülkeler sıralamasında Türkiye 6. sırada olmakla birlikte Türkiye, Institute for Advanced Sustainability Studies (IASS)’in raporuna göre SKDM’nin en yüksek risk oluşturduğu ülkelerin arasında yer alıyor.  Nitekim AB, 2021 yılında 93 milyar dolar ile ihracatımızdan %41,3 oranında pay almakta olup toplam ihracatımızda ilk sırada yer alıyor. AB’nin 2021 yılında alüminyum sektöründe %61,5, Demir Çelik sektöründe %36,7, Elektrik sektöründe %69,3, Gübre sektöründe %27,9 ve Çimento sektöründe %14,7 oranlarında ihracatımızdan pay aldığı görülüyor.

TÜSİAD’ın Eylül 2020’de yayımladığı, “Ekonomik Göstergeler Merceğinden Yeni İklim Rejimi Raporu”na göre SKDM Türkiye’nin AB’ye ihracatını ciddi bir vergi artışıyla etkileyecek. Hesaplamalar, karbon fiyatının 30€/ton olduğu senaryolarda, Türkiye’nin AB’ye yıllık 1,074 Milyar € ödemesi gerekeceğini gösteriyor. 50€/ton olması durumunda tahmin edilen rakam 1,777 Milyar €’yu buluyor. İlk etapta vergiden en fazla etkilenecek sektör çimento sektörü olacak. Çimentonun ardından elektrik, demir-çelik ve gübre üretimi nedeniyle kimya sektörü de ilk etapta vergi yüklenecek sektörlerden olacak. Aşağıdaki grafikte Raporda yer alan ve 24 sektöre ait olası vergi maliyetleri yüzdesi veriliyor. 

 

AB pazarı ülkemiz sanayisi için oldukça önemli. Yeşil mutabakat ve buna bağlı olarak SKDM gibi uygulamalara hazırlıklı olmak firmalarımıza avantaj sağlayacak. 2026 yılına kadar olan geçiş sürecini iyi değerlendirmeliyiz. Açıklanan 5 sektör içerisinde yer almasa da onların ara mamul tedarikçi sektörleri de süreci iyi değerlendirmeli. Firmalarımızın küresel ekonomiye entegrasyonu ve rekabet avantajı açısından bu geçiş döneminde sürdürülebilir kalkınma ilkelerini benimsemesi, şimdiden emisyon hesaplamalarını yaptırması ve daha düşük emisyon salımı gerçekleştirecek üretim sistemleri belirlemesi gerekiyor. Uluslararası ticarette artık kurallar karbon emisyonları üzerinden yeniden yazılıyor…